11 Nisan 2017 Salı

Yolda Umut Var


Ufukta umut vardı…
Güneş kurşuni renklerini giyinmiş terk ediyordu yeryüzünü…
Hayaller vardı zincir vurulamayan, ele avuca sığmayan..
Güneş alınır mıydı ki avuca?!
Hayal o ya alınırdı.
Bir buseydi iş birliğinin teşekkürü.
Güneşten yanan avuç içine üfleyiş ise en gerçekçi yanıydı hayalin.
Böyle bişeydi inanmak…
Umutlu…
İstenen ama can yakan…
Güçtü inanmak…
Kendiliğine, kendine...
GÜÇtü inanmak…
En zayıf yanları onaran bir güç…
Tek yoldaştı inanmak…
Olmuş ve olacak her şeye rağmen, “rağmen”li cümleler kurabilmekti…
Umutlu bir yoldu inanmak...
Ben ki O’ndan başlamış bir yoldum yine O’na varacak.
Yol bendi, ben ise yol.
Yolu giden de bendim, gidilen yol da.
Her karşılaştığım kişide bulduğum bir “ben” vardı.
O’nun iyisi de bana dairdi kötüsü de.
Zordu başlarda anlamak.
Daha da zordu anladığını anlayışla karşılamak.
Yürüdüğüm yola inanmaktı, doğru yönü bulmak.
Böyle bişeydi inanmak…
Umutlu…
Yol alırken artık ufukta umut var.
Yolda umut var...

(“Yol insanların ufkunu açmaz, insanlar Yol’un önünü açar.” Konfüçyüs)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder